Yaşa Sade
Kendimi Okumak
Uzun zamandır okumak konusu ile ilgili çevremde hareketleri izliyor, onlara dâhil oluyor ve devinim kazandırmak üzere içimin kıpırtılarının gittiği tüm yönlere gidiyorum.
Kendimle okuyarak yürüyor, okuduklarımı not düşerek, yani yazarak koşuyor, kitap kulüpleri ile okuduklarımı tartışarak kanatlandığımı hissediyorum.
Onca patırtı arasında kendimle baş başa kalmak ve sevdiklerimle değerli zaman geçirmek için bazı ritüeller tespit ettiğimi düşünüyorum.
Bana okumak konusunda hep rol modeli olmuş olan babam Almanya’da işçiydi. Eve yorgun argın geldiğinde benimle vakit geçirmeye özen gösterir, çizgi roman okuyarak uyuyabildiğini söylerdi. Ona göre o yorgunluk anında klasik veya belli bir konu hakkındaki bir kitap okumak, düşüncelerini kaliteli bir uykuya yönlendirebilecek görsel bir patikaya sahip değildi. O yüzden bana çizgi roman okumayı öğretti. Kendisi Donald Duck okur, gençliğinde Tommiks – Teksas ile bu alışkanlığı edindiğini anlatırdı. Ben ise süper kahramanlara merak sarmıştım. Süpermen (Harika Adam), Wonder Woman (Hayranlık Duyulan Kadın)… Dünya’yı daha iyi bir yer yapan kahramanları okudum. Babam bu kitapları bana alınca etrafımızdaki ebeveynler: “Klasikleri okusun” dediler. Çizgi roman okumak, okumak değilmiş onlara göre. Babam gülümsedi, “Vakti gelince onu da okur,” dedi. Çınar gibi adamdı. Dediği oldu.
Anneme doğru akmadan düşüncelerim olmaz elbette. Şiirlere hayran, Yaşar Kemal’e özellikle, yüzlerce, belki de binlerce şiiri ezbere bilirdi. Okurdu. Ölünceye kadar sevdiklerine her fırsatta, şimdi ise hatıralarımda, hâlen okur. Bir şiir defterim var. Orada yankılanır.
Benim okuma yolculuğum ise üniversite döneminde arkadaşlarım Türk klasiklerini hatmederken, Stephen King romanlarına döndü ve sonunda beni ilk kitap kulübüne dâhil eden arkadaşım “ücretsiz” okuma aktiviteleri ile tanıştırınca klasiklerle nihayet buluştu. Aksanat Don Kişot semineri… Cervantes’in Türklerden bahsedişi hoşuma gitti. Saygı ile söz ediyordu. Klasikleri okumama vesile olanlara teşekkür ve selam olsun. Damağımda bıraktığı lezzet şu an dahi o denli güçlü ki, ara ara duraksamalarım olsa bile, iyi bir okuyucu olarak kendimi sınıflandırıyorum.
Bana iyi geliyor okumak o yüzden sığmıyor düşüncelerime, paylaşmak istiyorum. Paylaşırken sembollerden harflere, harflerden kelimelere, oradan da cümlelere bir not düşüyorum. Öncelikle bu konudaki farkındalığımızı ve hazır bulunuşluğumuzu değiştiriyorum.
Türk okur, sağlam okur. Ayakları yere basarak okur.
Anadolu topraklarından, yazının köklerinden gelen güçle okur.
Severek, isteyerek, inanarak ve güvenerek okur.
Hep okudu! Ara ara duraksadıysa, ben bunu farkındalığa, düşünüp tekrar başlamaya dair kılıyorum. Sıra sizde. Algıları değiştirme sırası diyorum, sizde. Alın kitabı elinize, günde bazen bir, bazen beş kere. Okuyun okuyabildiğinize, özgürce! Siz okudukça okuyanların sayısı “1” + “1” artacak. Ta ki sonsuz oluncaya ve tüm dünya ile el ele okuyuncaya dek…
Doğru zaman şimdi, doğru yer burası, doğru kişi sizsiniz.